İki yıldır yaşanan pandemi sürecinde doktorluk mesleğinin ne kadar kutsal olduğunu bir kez daha anladık. Biz evlerimize kapanırken onlar tüm güçleriyle ayakta kalmaya, hastaları tedavi etmeye çalıştılar. Covıd 19’un meslek hastalığı sayılmasını istemeleri hakları bu yüzden. Bu arada hastalığa yenik düşen doktorlarımız çok oldu. Hepsine minnet borçluyuz.
Ama bir yerde doktorlarımız da artık bu yükü kaldıramaz oldu. Bu birikim tabii. Uzun yılların birikimi. Tükenmişlik yaşıyorlar. Çünkü maaşları yeterli değil, çünkü çalışma saatleri ve diğer çalışma koşulları ağır, çünkü şiddet görüyorlar (Yıllardır sağlıkta şiddet yasası çıkması bekleniyor). Tabii mobing her alanda olduğu gibi tıp alanında da var, okuyoruz.
Böyle olunca da doktorlar arasında bir beyin göçü başlıyor yabancı ülkelere. Ne yapıp ne edip gitmek istiyorlar. Haklılar mı? Beş dakikada bir hastaya bakması istenen (tabii sonra hastadan tepki alan), ayda 10-11 kez nöbet tutması istendiğinden 45-50 saat hastanede kalmak zorunda olan üstelik yabancı ülkelerdeki meslektaşlarıyla hiçbir şekilde kıyaslanmayacak ücret alan doktor bu ülkede kalır mı? Sadece Ocak 2022’de 197 doktor yurt dışına göç etmiş. Bu sayı 2021 yılında 405. Böyle devam ederse yıl için sayı 2.500 olabilirmiş. Yazık günah değil mi bu evlatların verdiği emeğe, ana babalarının emeklerine, devletin harcamalarına? Niye yurt dışına beyin göçü olarak heba olsun tüm emekler?
Ülkemizde devlet ve vakıf olarak 120 tane tıp fakültesi var. Bu kadar tıp fakültesinin yetiştirdiği doktorlara istenen koşullar sağlamazsa bu fakültelerin ne önemi kalıyor?
Pandemi sürecinde uzaktan eğitim gören doktor adaylarının yarın öbür gün karşımıza doktor olarak geldiklerinde ne kadar yetkin olabilecekleri de bir başka soru. Onlarla karşılaşacağımız yetmiyor gibi şimdi yabancı doktorlar karşımızda. Örneğin: İstanbul’da aile sağlığı merkezlerine ataması yapılan 22 pratisyen hekimin sadece 6’sı Türk. Nasıl anlatacağım ben derdimi yabancı doktora? Hadi ben anlattım o nasıl anlayacak? Yabancı işte adı üstünde. Aileme nasıl hekim olabilir ki? Benim doktorum dururken neden hem doktor, hem hasta olarak bunları yaşayalım?
Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünü tutup doktorlarımızın her alanda koşullarını iyileştirerek ülkemizde kalmalarını sağlamalıyız.
Yazımı kaleme alırken doktorlarımızı tabii dolayısıyla bizi de sevindirecek kararların 14 Mart Tıp Bayramı hatırına açıklanmasını diliyorum.
Yoksa ülkemiz sağlık açısından “Tıp” suskunluğunda olmaya devam edecek.
Ceyda Sevgi Ünal