Önce Yahudiler için geldiler
Sesimi çıkarmadım
Çünkü ben Yahudi değildim
Sonra komünistler için geldiler
Sesimi çıkarmadım
Çünkü ben komünist değildim
Sonra sendikacılar için geldiler
Sesimi çıkarmadım
Çünkü ben sendikacı değildim
Sonra benim için geldiler
Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı...
İkinci Dünya Savaşında klisede rahip olarak görev yapan Pastör Nie Moeller bir gece bütün olanlardan sonra bunları yazmıştır. Neonaziler hariç, çoğumuz Nazi Almanya'sı döneminde yapılanın soykırım olduğunu kabul ederiz. Fakat kaçımız, nazilerin önce sakatlar için geldiğini ve gaz odalarında yüzbinlerce sakatı yok ettiğini bilir? Neredeyse hiçbirimiz!
Ne Postör niemoeller bu gerçeği görüp şiirine ‘önce sakatlar için geldiler ‘gibi bir dize eklemiş ne de Nazileri yargılayan "Nurnberg Mahkemeleri" onları bu eylemlerinden dolayı yargılamıştır. Kimsede bunun hesabını sormak istememiştir. Sakat haklarını savunmak ne devrimci bir eylem olmuştur, nede milliyetçi bir söyleşi.
Yüzyıllardır, inançları, dilleri, renkleri ve savundukları ideolojileriyle birbirine hasım olan ve bu doğrultuda katliamlar, soykırımlar gerçekleştiren milyarlarca zeki insanın birbirlerini onayladıkları ve haklı buldukları tek bir nokta vardı oda sakatlar! Konu sakatlar olduğunda tüm dünya halkları aynı dili konuşuyor, aynı inancı paylaşıyor.
Beden ve aklı sistematik bireyselleştirilmesi ve tıbbi eştirilmesi yolu ile sakat insanların yaşamdan alınıp kurumsal ortamlara kapatılması, sakatların toplumsal yaşamdan dışlanmasını ve Nazi alman yasında da Çin komünist yönetimin de kitleler halinde ölüme gönderilmesini sağlayıp meşrulaştıracak sosyal Darvinizm ve Öjenist hareket de sakatlara karşı kullandıkları ortak dil ve ortak inançlarının ürünüydü.
Peki bu süreçten sonra yani günümüz dünyasında ne değişti?
Yeni düzenin Tanrısı sermayeydi ve Tanrı artık yeryüzüne inmişti. Kamusal alan yıllar boyunca topluma kendi değerlerini yavaş yavaş birer tanrısal duruma getirinceye dek yükselti.
Rekabet toplumsal bir hastalık hakine dönüştü ve insani değerin önüne geçti ... Ve sonra ... Birleşmiş Milletler 1992 yılında aldığı bir kararla 3 Aralık tarihini Uluslararası Engelliler Günü olarak kutlanmasına karar vermiş ve her yıl çeşitli etkinlikler ile üye ülkeler tarafından kutlanmaktadır.
Buna ek olarak Birleşmiş Milletlere üye 156 devletin aynı tarihte yani 10-16 Mayısta kutladığı Engelliler Haftası vardır. Engellileri Koruma Milli Koordinasyonu Kurulu haftanın değerlendirilmesi için aşağıdaki programın uygulanmasını kararlaştırmıştır.
- 10 Mayıs Engelliler Haftasının açılışı
- 11 Mayıs Görmeyenler günü
- 12 Mayıs İşitme ve Konuşma Kusurluları günü
- 13 Mayıs Ortopedik Engelliler günü
- 14 Mayıs Zekâ ve Ruhsal Engelliler günü
- 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar günü
- 16 Mayıs Engelliler Haftasına genel bakış
Ulus devletler onun kulu, öğretmen ve doktorlar imamları, aydınlar ulema sınıfı, okullar, fabrikalar, stadyumlar yeni ibadet haneler olacaktı. Engelliler haftası olarak servis edilen bu hafta da bu düzmecenin bir parçası oldu.
Her yıl sorunların çözümüne dair resmi ağızlarca söylenenler artıyor, hakkında yapılan yasal düzelmelere yenileri ekleniyor. Gelin görün ki, ne sorun çözülüyor, çözülecek nutuklarıyla birlikte "sakatlar için çalışıyorum" iddiasıyla ortaya çıkan kuruluşların sayasıda artıyor.
Sakatlara yer veren siyasetçilerin, siyasi hareketlerin sayıları da artıyor. Sakatların sesini belli belirsiz duyulduğu, hatta çoğu zaman onun bile duyulmadığı, siyasi bir gürültünün kulağıma çarpma haftası bu hafta.
Şimdi birkaç dedikodu ve ajitasyon malzemesi olarak kullanılan ölümcül saldırılar kafa ütüleyen sözde uzmanlar, nutuk atarak sabır dileyen demagojik bürokratlar, sosyal medya da var olmak adına üfürükçülük linç çığırtkanlığı kötülük tellağını meslek edinen acizler, menfaatçi toplulukların bol gösterili duygu sömürülü sakat hakları konuşmaları yeri göğü inletecek ...
Sakatlar mevcut sosyoekonomik sistemin ideolojik atmosferini yansıtan ve şekillendiren medyada: acınası, değersiz, merak, şiddet nesnesi, uğursuz, korku kaynağı, doğa üstü yeteneklere sahip, arka plan öğesi, gülünesi, zahmetli kişiler olarak resmedilirken sakatları dışlayan yapı meşrulaştırılmış, sakatlığın asıl nedeni gizlenmiş olacak.
Her geçen gün artan "sakatlar için çalışıyorum " iddiasıyla peydah olan kuruluşlar çoğalıyor. Söz konusu kuruluşlar ister kendileri de sakat olan kişilerce yönetiliyor olsun isterse sakat olmayanların kontrolünde olsun, faaliyetini benzer tıpkısının aynısı tarzında yönetiyor.
Yaşama biçilen değer, bizi biz yapan unsurlar, anlam ve içerikten yoksun bir kalıntılar yığınına dönüşüyorsa, artık egemen sistemin rolleriyle, rol modelleriyle, küresel narsistik çağın etkileşimleriyle nefes aldığımızı sanıyorsak acınası dramlar, yüksek ve erişilmez durumlar yaratabiliyorsak geldiğimiz yer uçurumun dibidir.
Bizler akıl ve vicdan etkinliği yaratamadıkça, özgürlük, eşitlik, adalet ve demokratik şiarda karar kılmadıkça, bizi kimler yönetir? niye yönetir? nasıl yönetir? Sorularını sormadıkça, günü kurtarıp kaldığımız yerden devam ettikçe, sahte barış, sahte onur gösterileri, sahte sakat hakları gösterileri yaptıkça yaşamı topyekûn sorgulayıp dönüşmeksizin yaşamaya devam ettikçe tüm olanı biteni tekbir figüre indirgeyip tekboyutlu tekçi düşünmeye devam edip durdukça hiçbir şey değişmeyecek.
Gelin kafamızı kalbimizi toparlayalım bizi uyuşturan sorgulamaktan alıkoyan tüm anlayışlara tekmeyi basıp maskemizi indirelim.
Herkes için hepimiz için yenidir bakış inşa edelim. Dünya ya haya ta ülke ye bakışımızı gözden geçirerek sahici ve samimi olalım. O zaman şikâyet etmek yerine isyan etmeyi, debelenmek yerine akıl yürütmeyi, ağlaşıp durmak yerine etkin öznelliği devreye sokabilir gerçek anlamda sorunlarımızı çözmeye yaklaşabiliriz.
Bunun dışında ki yollar yöntemler nefret ve hınç anlayışı sade ce hayatlarımızı zaten kırıntılarla sürdürdüğümüz bu eşitsiz ülke ve dünya yı daha da çekilmez kılacak, dertlerimiz katlanacak, kendimizi aldatıp sorunlarla yüzleşmeme pasifiz mi herkesi hepimizi boğacak. Karar hepimizin. Devam edin!
DOĞRU YAZIYA NE DENİLEBİLİRKİ GERÇEKTEN TÜRKİYEDE OLMAYAN BİR HAFTA KUTLANIYOR NEYMİŞ ENGELLİLER HAFTASI DEVLETİN KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA BU HAFTA ENGELLİLERİ YANLARINA ALARAK BASINA BİRÇOK GÖSTERMELİK POZLAR VERECEKLER İŞTE BİZ ENGELLİLERİMİZİN YANINDAYIZ ONLARIN SORUNLARI VE SIKINTILARINDA ÇÖZÜM ÜRETİYORUZ YALANLARINI SÖYLEYECEKLER ASLINDA ÜLKEMİZDEKİ ENGELLİLER GERÇEK HAYATTA BÖYLE BİRŞEYİN OLMADIĞINI TÖRENLER BİTİNCE ANLAYACAKLAR BİR DAHA 1 YIL BOYUNCA HİÇKİMSE YÜZLERİNE BİLE BAKMAYACAK BEN BİR ENGELLİ KIZ ANNESİ OLARAK 33 AYDAN BERİ KIZIMIN GASP EDİLEN ÖTV İNDİRİMİ HAKKI İÇİN MÜCADELE EDİYORUM KONUYU DEVLETİN BÜTÜN KURUMLARININ BİLMESİNE RAĞMEN SORUNUMUZUN 33 AYDAN BERİ ÇÖZÜMLENMEDİĞİ GİBİ ŞİMDİ BİRDE KKHB SEKRETERİ TARAFINDAN TELEFONLA HAK ARADIĞIMIZ VE ŞİKAYETÇİ OLDUĞUMUZ İÇİN TEHDİT EDİLMEYE BAŞLANDIK İŞTE TÜRKİYEDE ENGELLİ BİR GENÇ KIZA ÇEKTİRİLEN ZULM EZİYET VE İŞKENCE HADİ ŞİMDİ TÜRKİYEDEKİ ENGELLİ HAKLARINI VE KUTLANAN ENGELLİLER HAFTASINI HEPBERABER KUTLAYALIM YAZIK