Bu yazıyı kaleme almama sebep olan bir sokak röportajındaki kızın haykırışıydı. Kız, patronunun tacizine uğruyor ve bunun ses kaydı var ama sonuç sıfır. Tabii işsiz de kalıyor. Eğer tacize boyun eğseydi işsiz kalmayacaktı. Hatta erkeklerden daha düşük bir ücretle çalışmaya devam edecekti.
Kadını bir mendil gibi kullanıp atmak isteyen zihniyet, değersizlik kitabı yazmış kesim. Bu kesim toplumun büyük bir oranını kapsıyor.
Geçenlerde apartman kapısında şifreye basacağım sırada zilin üstüne asılmış bir kâğıt gördüm. Kargo çalışanlarına kolaylık olsun, başka daireler rahatsız olmasın diye yapıldığını düşündüğüm bir listeydi bu. Daire numaraları ve karşısında bilmem ne bey diye isim yazılıydı. Örneğin 2 numara Hasan Bey gibi. Liste böyle aşağıya doğru uzuyordu. Kendimi aradım. 15 numara adım yok karşısında sadece bey yazıyor. Hani yeni taşınsam, dokuz aydır aidat vermesem neyse diyeceğim. O yetmedi apartmanda asansör çalışmaması sorunu çıktı. Konu ile ilgili haberleri ev sahibimden almaya başladım. Kendisi yaz boyunca memleketinde ama ben apartmanda oturduğum halde olaylardan haberim yok. Meğer bir whatsapp grubu varmış ve ben orada yokum. Tabii ki sebebi malum olduğu üzere kadın olmam. Üstelik dul. Komşulardan bir kadın, taşındığımda yalnız yaşadığımı duyunca “Vah vah!” demişti hiç unutmam. Birkaç gün sonra daha okula bu yıl başlayan kız çocuklarından biri “Senin kocan yok mu?” diye sordu. Düşünün çocukların zihni bile mühürlenmiş şimdiden.
Ama balık baştan kokuyor. 12 yıldır eski soyadımın resmi dairelerde, bankalarda karşıma çıkıp işlerimi karıştırmasına katlanıyorum. Bir keresinde oğluma gelen kargoyu soyadımız uymuyor diye alamamıştım. Yani deniyor ki sen kadınsın, evlenmişsin, kırıp dizini oturacaktın, boşanmayacaktın, bak neler oluyor?
Kadının adı zaten kaşık düşmanı olmuş bir kez. Pazarda alacağım şeye bakıp ne yapsam acaba diye düşünürken satıcı “Ne düşünüyorsun, düşünme ye kocanın parasını,” demesin mi? Ona özel hayatımdan bahsedecek değildim tabii. “Kadına hep tükenen gözüyle bakmaya devam edin siz,” deyip yürüdüm.
Kadınsan başına neler gelmiyor ki? Bu ülke, yaş dinlemeden devam eden bir durum. Örneğin savaşta en çok yıpranan, zarar gören yine kadınlar. Rus işgalindeki Ukrayna’da tecavüze uğrayan kadının on sekiz yaşındaki askere “Oğlum yaşındasın, yapma n’olur,” çığlıklarını kim duydu? Ezidi kadınların sürgün yollarında evlatlarından birini yanında götürme tercihini yapmaya zorlayan çilesini, köle olarak kafeslerde satılmalarını nasıl unuturuz? Ayrıca eli şeyinde gezen erkekler tarafından sığınmacı Suriyeli kızların mağdur edildiğini hepimiz biliyoruz.
Daha birkaç gün önce İran’da genç bir kadın başörtüsünü tam takmadığı için polis tarafından gözaltına alındıktan sonra komaya girip öldü. Cenaze töreninde bulunan kadınlar başörtülerini çıkarıp sloganlarla protesto ettiler. Bu protesto hâlâ devam ediyor.
Gittiğim hastanelerde, otobüs duraklarında okuma yazma bilmeyen genç kadınlara rastlıyorum. Bu çok acı. Bir erkeğin boyunduruğunda geçen yıllarına mı kızalım, yoksa toplumda etkin yer almadığı için haksızlıklara onların eksikliği ile daha az sayıda karşı durmamıza mı üzülelim?
Böyle olunca da tecavüzcüsüyle evlendirilmek istenen kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkmalar keşmekesinin sonu ne olur bilinmez.
Ceyda Sevgi Ünal