Yarattığımız Sahte Tanrılar

Katı olan her şeyin buharlaşıp havaya karıştığı ‘bu kasvet verici sisli atmosferde, bu toz duman içinde kapalı kapılar, tabular arkasında, yaşam taklitti yaparak geçirdik hayatlarımızı. Sevgileri, düşleri, arzuları öldürerek yaşaya bileceğimizi sandık. Yüzyıllarca dini buyruklarla yöneltildik. Varımızı yoğumuzu Tanrı’lara, tapınaklara bağışladık. Evlatlarımızı kurban ettik, Kadınlara hayatı zindan ettik, Sakatları cezalandırdık, LGBT'leri diri diri yaktık, Hayvanları katlettik, doğayı talan ettik.

Unuttuk kendimizi, unuttuk sevgimizi, unuttuk her şeyi. Vampirlerin, kiralık tetikçilerin kol gezdikleri, legolite'ye sığınıp, anayasal günahlar işledik. Kurallara uygun olduğu gerekçesiyle taybet ananın cesedini günler boyunca yerde bırakarak köpeklere kedilere yem ettik, evlatlarına izlettik. Cemile'yi günlerce derin dondurucu ‘da beklettik. İşlenen bu cinayetlere ortak olduk buna zorladık.


Devlet tanrısı, Aile tanrısı, Sosyal tanrılar, Ekonomik, Biyolojik tanrısallıklara adandık.
Adam etmeye çalıştırlar bizi, hanım hanımcık etmeye çalıştılar, yoldan çıkmamız, orospu olmamız, bir baltaya sap olmamamız ihtimaline karşılık her gece öldürdüler bizi, dövüldük, sövüldük. İşlerine yarayabileceğimiz durumda övüldük.


Neden bunca eş duyumdan yoksunuz? Neden kendi ciddiyetimize ve tahammülümüze uygun düşmediği için ötekini lanetliyoruz, en hafifinden kınıyoruz.
Neden "Benim de Kürt' Alevi arkadaşlarım var?" gibi sanki lütufmuşçasına, erdemmişçesine cümleler sarf edebiliyoruz? Neden?

Biz insanları hayalsiz ve aynı zamanda da çok çok hayalci bırakıyorlar. Bir gün hep beraber soygun düzeninde zengin olabileceğimize, loto piyango sisteminin bize yardım edebileceğine tüketim ve alışverişin mutluluk kaynağı olduğuna fena halde inandırıyor ve inanıyoruz.


Siyasetçilerin bizler için hayırlı, şeyler düşündüklerini, Devlet başkanlarının bizler için var olduğunu, esnafın ve borsanın kendimize çalıştığını sanıyoruz.

Çağ karanlık. Dünya sakinleri olarak hepimizi ilgilendiren ister teorik olsun ister pratik düzlemde olsun, politik, dinsel, etik, estetik, toplumsal problemlerin çözülmesine yönelik arayışlarda ideolojik adanmışlıklarımızı bir kenara bırakıp tüm evreni kendimize evren kılıp, bütünsel bir varoluş inşa etmeyiz.


Herkes için adil, herkes için özgür, herkes için yaşana bilir bir ülke ve dünyayı inşa etmenin yollarını dürüstçe tartışmalıyız. Günbegün acılar telafisiz bir noktaya hızla evriliyorken ellerimizi hızla tutup birbirimizin aşkına, yoldaşlığına, varlığına sarılmalıyız, eğer birbirimizin farklılıkları kabul etmezsek eğer, herkes kendi tadını beğenir, kendi cinsini över kendi ağacıyla böbürlenir herkesi kendinleştirmeye çalışırsa işte O zaman hem kendine hem karşısındakine hem de tüm topluma zarar verir.

Biber acı güzeldir, şeftali tatlı.
Yaprak ağaçta güzeldir, Ağaç ormanda.
Nar tane tane güzeldir, Karpuz bir bütün.
Sirke zıkkımdır, ama yerinde lazım.
Çiçek güzeldir ama, saksıda ölü can.