Bazı insanlar her ne kadar yalnızlığı seviyorum dese de inanmayın. Bir beraberlik duygusu tırım tırım gezinir hücrelerinde.
“Oh be!” der dışarıya karşı. Sonra da ilave eder. “Ben yalnız değilim ki. Ben, keyfim ve kahyası . Üçümüz gezeriz, tozarız, yer, içeriz. Kim karışabilir bize, canımız ister tüm gün uyuruz,”
Yalnızlığı göklere çıkaran paylaşımlar yapar durur sosyal medyada.
Aslında kendi de inanır başına gelenlerden sonra bu durumun en iyisi olduğuna.
“Ben yalnız olmalıyım, yalnız kalmalıyım,” der. Bir kabuk örer üzerine aldatılmışlıklardan, küskünlüklerden, hayal kırıklıklarından.
Oysa onun da içi gider el ele yürüyen çiftler gördükçe.
Özenir özenmesine de başını çevirir hemen “Allah mesut etsin, bana ne!” diyerek. Ben beceremedim işte hüznü ile. Ardından da sokakta görülen her çiftin göründüğü gibi olmadığını anımsar. Kendisinin vaktiyle tiyatro sanatçısından daha güzel rol yaptığını, el aleme mutlu görünme pozlarını, attığı şen kahkahaların ardındaki içine akan gözyaşlarını. Şükreder şimdi yaşantısına. Hatta yatıp kalkıp şükreder.
Ama kahretsin! Doğanın bir kanunu mudur nedir, ikide bir dürter onu. Böyle olmaz, böyle yaşanılmaz diye hınzırca, kandırırcasına dürter. Yalnız yüreği kıpırdatsa da bu dürtmeler, yüzeye çıkacak duyguların kafalarına kafalarına vurulur.
Ta ki bazı şarkılar kulağına akın edene kadar. İnsafsızdır o şarkılar, hele içlerinden biri…
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Ne menem şarkıysa, gıcığna gıcığınadır sözleri, melodisi de alır vurur duvardan duvara.
Ama her ağza da yakışmaz bu şarkı. Bakar bizim yalnız vatandaş, önüne gelen mikrofonu kapmış okumuş, şarkının tadı tuzu kalmaz olmuş. “Ah bu şarkıların gözü kör olsun,” diyerek kendi dünyasına dönmekten başka çare bulamaz.
“Oh be!” der ama diline gelen başka bir şarkıyı da engelleyemez.
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?
Ceyda Sevgi Ünal